Peki ya sorunlarım gerçekse?

image

Depresyon ile ilgili bölümümüzü okurken veya bu bozukluğa bilişsel yaklaşımı incelerken, aklınızda şu soru oluşabilir: "Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), depresyonun her zaman çarpıtılmış düşüncelerle ilişkili olduğunu düşünüyor; peki ya sorunlarım gerçekse?".

Belki de yakın birinin ölümü, mali sorunlar, borçlar, iflas, hastalık gibi "gerçekçi" sorunlarınızın "gerçekçi bir depresyona" yol açtığını düşünüyorsunuz.

Ancak, bu zorlukların hiçbirini küçümsediğimizi düşünmeyin; asla. Ancak bu sorunlardan hiçbiri "gerçekçi depresyonun" nedeni olamaz. Aslında, böyle bir depresyon yoktur!

Bazen depresyon olarak adlandırdığımız şey, aslında depresyon olmayan bir durumdur; bu hastalığı hüzün, üzüntü veya kötü ruh hali dönemleriyle karıştırıyoruz.

Bu olumsuz duygular, depresif bozukluğun bir parçasıdır, ancak elbette önemli farklılıklar vardır.

image

Depresyonla hiç karşılaşmamış insanlar, bunun sadece hüzün veya kötü ruh hali olduğunu düşünürler. Benim için bu depresyon değil; gri ve donuk bir duruma düşmektir.

Dan Reynolds

Ana soru, normal hüzün ile depresyon arasındaki sınırı belirlemektir. "Sağlıklı hüzün" ile gerçek depresyon arasındaki fark nedir?

Hüzün, kayıp veya hayal kırıklığına neden olan olumsuz bir olayın gerçekçi bilinci karşısında ortaya çıkan doğal bir duygudur.

Daha fazla içerik için uygulamada

Sadece içeriğin bir kısmını görüyorsunuz, uygulamada çok daha fazla interaktif makale bulacaksınız. Ayrıca, psikolojik metinler, durum takibi, günlük ve otomatik düşünce günlüğü gibi birçok özellik mevcut!

banner_image

Örneğin, yakın birini kaybettiğimizde, onsuz zorlanacağımızı ve kötü hissedeceğimizi hissetmek makuldür.

Bu duygular doğaldır, haklıdır ve hatta istenebilir, çünkü bizi daha derin bir şekilde düşündürür ve hayatımıza anlam katar. Kayıp, bu bağlamda bize çok şey katabilir.

Depresyon, her zaman çarpıtmaların neden olduğu bir hastalıktır.

Örneğin, benzer bir durumda kendimize şunları söylersek: "Bir daha asla mutlu olamayacağım çünkü o öldü. Bu adaletsiz!", bu tür düşünceler bize kendimize acıma ve umutsuzluk hissi verecektir. Bu tür, çarpıtmalara dayanan duygular bizi yıpratacaktır.

Kaybın, hastalığın, ayrılığın, boşanmanın veya ciddi bir başarısızlık olayının ardından ya depresyon ya da hüzün yaşayabiliriz.

Ancak hüzün çarpıtılmış değildir.

O, doğal bir duygu akışının sonucudur ve dolayısıyla geçicidir. Hüzün, asla özsaygının düşmesi ile ilişkili değildir.

Depresyon daha uzun sürer, belirtiler artabilir. Her günün büyük bir bölümünde sürer, en az iki hafta boyunca. Karanlık düşüncelerden hiçbir şey dikkat dağıtmaz, hiçbir şey neşelendirici değildir, hayat solgun görünür. Ve her zaman özsaygı kaybıyla ilişkilidir.

Bir belirgin stres sonrası ortaya çıkan depresyona bazen "reaktif" denir.

Ancak bazen bu bölümün neden olduğu belirli bir stres olayını tanımlamak zor olabilir. Bu tür depresyonlar genellikle "endojenik" olarak adlandırılır, çünkü belirtilerinin nereden geldiği görünmüyor gibi gelir.

Ama her iki durumda da depresyonun nedeni aynıdır - çarpıtılmış olumsuz düşünceler.

Depresyon hiçbir adaptif veya üretken işlev görmez ve en ağır acı formlarından biridir.

Tek olumlu tarafı, onu aşarken yaşayabileceğiniz gelişimdir.

Eğer depresyon bir belirli olaydan sonra başlarsa, o olay sadece bir tetikleyici haline gelir, tek neden değil.

Zihin zaten değişmiştir, tek bir küçük dürtü mekanizmayı başlatmak için yeterli olmuştur.

Gerçekten kötü bir şey hayatınızda meydana geldiğinde, duygusal durumunuz düşünceleriniz ve algılarınız tarafından belirlenir.

Diğeryazıları okuyun